Cumhuriyet Döneminde Fonetik Sanatlar
Türk müzik kültürü, cumhuriyetimizin kuruluşundan başlayarak yeni bir süreç içerisine girmiştir. Söz konusu sürecin özünde ulusallık, yönteminde çağdaşlık, niteliğinde evrensellik vardır. Bu ilkelere göre öngörülen dönüşüme "Türk müzik inkılâbı" adı verilmiştir.
Atatürk'e göre "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür". Kültür, oluştuğu yerin özelliklerine bağlıdır. Bu yer, ulusun özyapısıdır. Kültürün sacayakları olan bilim ve teknik, "yaşamda en gerçek yol gösterici", sanat ise "ulusun başlıca yaşam damarlarından birisidir". Sanatsız kalan bir ulusun yaşam damarlarından biri kopmuş demektir. Türk ulusunun tarihsel bir niteliği güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Sanat dalları içerisinde en çabuk ve en önde götürülmesi gerekli olan müziktir. Çünkü bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, müzikteki değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir. Osmanlı müziği, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki büyük devrimleri anlatabilecek güçte değildir. Bize yeni bir müzik gereklidir. Bize gereken yeni müzik, özünü ulusal müziğimizin gerçek temelini meydana getiren halk müziğimizden alan armonik bir müzik olacaktır. Bunun için ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir an evvel son müzik kurallarına göre işlemek gerekir. Türk ulusal müziği fakat bu yolla yükselebilir, ülkelerarası müzikte yerini alabilir.
Bu görüşler doğrultusunda, Atatürk'ün direk olarak yönlendiriciliğinde cumhuriyetimizin ilk on beş senesi (1923 - 1938) süresince gerçekleştirilmiş olan atılımlar, "Türk müzik inkılâbı"nın açık mesajları niteliğindedir:
Makam-ı Hilâfet Mızıkasının İstanbul'dan başkent Ankara'ya getirilerek "Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti"adı altında yeni bir yapıya dönüştürülmesi (1924). Ankara'da Musiki Muallim Mektebinin kurulup açılması (1924). Tevhid-i Tedrisat Kanununun (Öğretimi Birleştirme Yasasının) yürürlüğe girmesiyle genel müzik eğitiminin lâik bir temele oturtulması (1924). Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla "tekke müziği"nin varlık sebebi ve ortamının kaldırılması (1924).
Müzik öğrenimi için Avrupa'ya yetenekli gençlerin gönderilmeye başlanması (1925). Halk müziği ezgilerimizin derlenmeye başlaması (1925) ve notaya alınan ezgilerin yayımına geçilmesi (1926).
Batı müziği bölümü eklenmiş olan İstanbul'daki Dârülelhanın konservatuvara dönüştürülmesi (1926).
İstanbul Belediye Konservatuarında geleneksel Türk Sanat Müziği eserlerinin saptanmasıyla görevli "Tesbit ve Tasnif Heyeti" nin kurulması (1926) ve bu eserleri seslendirmek için Konservatuvarda "İcra Heyeti" nin oluşturulması (1927).
Avrupa'daki müzik öğrenimini tamamlayarak yurda dönen gençlerin Musiki Muallim Mektebinde görevlendirilmesi (1927-1930).
Çok sesli müziğe temel olmak üzere müzik teorisi kitaplarının yayımlanmaya başlaması (1928)
Balkan Oyunları Müzik Festivali'nin düzenlenmesi (1931).
Halkevlerinin kurulması ve halkla bütünleşmek üzere etkinliklerinin başlaması (1932).
Atatürk'ün ünlü "10. Yıl Söylevi"de Türk müzik kültüründe "çağdaşlaşma" amacını belirtmesi (1933) ve TBMM'nin açılış söylevinde "evrenselleşme"yi açıkça dile getirip kültürel hedef olarak göstermesi (1934).
İlk Türk operası kabul gören "Öz Soy"un Adnan Saygun tarafından bestelenip sahnelenmesi (1934)
"Millî Musiki ve Temsil Akademisi Kanunu"nun çıkarılması (1934).
Müzik alanını da kapsayan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünün kurulması (1935).
Başta Paul Hindemith olmak üzere, Avrupa'dan ünlü müzik uzmanlarının davet edilerek görevlendirilmesi (1934-1935-1936).
Ankara Devlet Konservatuarının kurulması ve öğretime başlaması (1936). Musiki Muallim Mektebinin Gazi Terbiye Enstitüsüne aktarılarak bağlanması (1937- 1938).
Türkiye'de bilimsel yöntemle uygulanmakta olan en büyük ve en geniş ayrıntılı halk ezgileri derleme çalışmalarının başlaması (1937.
Türkiye'nin ilk büyük halk müziği arşivi olarak Ankara Devlet Konservatuarında "Türk Halk Ezgileri Arşivi"nin kurulması (1937).
Ankara'da "Askerî Mızıka Okulu"nun kurularak öğretime başlaması (1938).
Yaşama geçirilen bu atılımlar ile geleceğe yönelik mesajlar şöyle özetlenebilir: Çağdaş bir toplum ve devlet yaratmanın gerektirdiği yasal düzenlemeler doğrultusunda kültür ve sanata önem verilmiştir. Kurumlaşma, ilk olarak müzik eğitimi ve seslendirme birimlerinden başlamıştır. Geleneksel müzik kültürümüz, halk müziği ekseninden hareketle geliştirilmek istenmiş, halk ezgilerinin derlenmesine, notaya alınıp yayımlanmasına ve arşivlerde sistemli bir biçimde korunmasına özen gösterilmiştir. Çok sesli müzik tekniklerini bir an evvel uygulamalı olarak yaygınlaştırmak için, hem Avrupa'ya öğrenci gönderilmiş, hem de Avrupalı uzmanlar yurdumuza davet edilerek çağdaşlaşmaya ve evrenselleşmeye yönelim öne çıkarılmıştır.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa